Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

1958’den 1971’e Kocaküllük’te Geçen Günlerimiz

Yazının Giriş Tarihi: 06.10.2025 20:53
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.10.2025 20:53

1958’den 1971’e kadar Kocaküllük’te geçen günlerimiz… Tabi çocuktuk, ağır ağır büyümeye başladık. Komşumu, hısım akrabayı tanımaya, öğrenmeye başladık. Kış geceleri ev gezmeleri olurdu. O da dayımgil, halamgil, teyzemgil… Babam gitmeden önce pazarlık yapardı:

“Uyursanız götürmem.”

Ben de:
“Uyumam,” derdim.

İki çocuktuk. İkimiz de uyursak kim götürecek? Bayağı mesafe vardı. Bazen de uyuyorduk. Bir gün bir yerde uyumuşum, bir uyandım, evimizde değilim. Ağlamaya başladım, susturamadılar. Baktılar olmayacak, geç vakit beni eve bıraktılar.

Evet, nerede kalmıştık… Eğer uyursak babam bindirmek zorunda kalıyordu. Motosiklet yok, araba zaten hiç yok. Herkes yaya… Gece geç kalırsan, saat 12’den sonra elektrikler kesiliyordu. Yollar karanlık olurdu. O zamanlar belediyenin jeneratörleri vardı, elektriği belediye dağıtırdı. İki adet jeneratör vardı; biri MAN, diğeri SİGOTA. Şimdiki itfaiyenin olduğu yerdeydi. Geceleri egzoz sesi Kocaküllük’e kadar duyulurdu.

Biz yattık, uyuduk. Uyandık, sabah olmuş. Babam bisikletine binip dükkâna gidiyor, akşamüstü geliyor. Zaman zaman bize gelenler olurdu; sohbetler, kahkahalar… Babamın anlatımı çok güzeldi, çok beğeni alırdı. Özellikle dinlemek için gelenler olurdu.

Annemin de ayrı gündüz misafirleri vardı. Her gün olmasa da arada gelenler, gün aşırı uğrayanlar olurdu. Bunlar fakir, dul bayanlardı. Ben onlara “nine” diyordum. Annem onlara yufka ekmeğine yoğurt sürüp verirdi. Onlar yer, giderlerdi. Çok dua ederlerdi. Annem hayra giriyordu.

Bir gün babam sabah dükkâna giderken anneme tembih etti:
“Bugün sakın kapıyı kimseye açma. Hastaneden sağlıkçılar ev ev dolaşıp iğne yapıyorlarmış. Sakın yaptırma.”

Babamın korktuğu başına geldi. Mürüvvet Teyzemin evi bize yakındı, 100 metre kadar. Ben teyzeme gitmiştim. Annem evden çıkıp bana bakmaya gelmişti. Tam o sırada iğne yapan görevlilere yakalanıyor. “Aç kolunu” diyorlar, iğneyi yapıyorlar.

Ve bir hasta… Altı ay mı desem, bir sene mi desem uğraşıldı. “İğnenin tarihi geçmiş,” diyorlardı. Artık ben çocuktum, fazla anlayamıyordum. Bize bakan yok. Annem ha öldü ha ölecek… Her gün hastaneye gidiyordu. Babam kızıyordu:
“Evden çıkma, kapıyı kimseye açma demedim mi!” diyordu.

Meğer adamın bilgisi varmış. Annemle birlikte başka şahıslar da bu iğneden zarar gördü. Ölmediler ama çok çektiler. Hastane onları Denizli’ye gönderecekti ama o gün için hastanenin jeep’i vardı. Jeep yürümüyor, çalışmıyor. Tamirci de yok zaten.

Annem o iğneden çok etkilendi, uzun zaman toparlayamadı. Kardeşim Nurten’le bana babam yedirip içiriyordu. Çok şeyler yapardı, becerikliydi. Allah rahmet eylesin, mekânları cennet olsun.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.