Aralık ayının ağır ağır kapıya dayanmasıyla birlikte Anadolu’nun kadim ritmi yeniden işlemeye başlar. Dışarıdan bakanlara göre kış, doğanın uykuya daldığı bir mevsimdir. Oysa bu toprakları bilenler için kış; toprağın nefes aldığı, insanın sabrı sınadığı, umudun ise yeniden filizlendiği bir dönemdir. Her yıl olduğu gibi bu yıl da Anadolu, karakışa hazırlanırken içinde hem bir telaş hem de bir huzur taşır.
Toprak Uyumaz, Sadece Dinlenir
Kasım yağmurlarının ardından toprağa serpilen bereket, aralık ayının serinliğiyle birlikte kendini gösterir. Çiftçiler ekinlerini toprağa çoktan emanet etmiştir; buğday, arpa ve yulaf tarlaları ince bir yeşillikle baş göstermeye başlar. Toprağa düşen her yağmur damlası, çiftçinin gözünde geleceğin ekmeğidir. Kış yağmurlarının düzenli sürmesi, yazın tarlaya biçilecek ekinin kalitesini belirler. O yüzden Anadolu insanı kışa sadece montunu giyerek değil, umudunu da kuşanarak girer.
Köylerde Kış Hazırlığı Bitmeyen Bir Şarkıdır
Köy meydanlarında artık traktör sesleri azalmış, yerini odun kırma, saman taşıma ve hayvan bakımı gibi günlük ama hayati hazırlıklara bırakmıştır. Sobalar kurulur, odunluklar dolmaya başlar. Çobanlar sürülerini daha korunaklı alanlara çeker, dere yataklarındaki geçişler dikkatle gözden geçirilir. Çünkü kışın bir günü bile ihmal edilirse, hem hayvan hem insan zor durumda kalır.
Her evde telaş aynıdır:
“Suyun donmaması için ne yapacağız?
Yarın sabah erkenden yem atımı var mı?
Samanlık yeter mi? Tavukların yemi tamam mı?”
Bu sorular Anadolu’da her kışın değişmez gündemidir. Kış, insanı sınar ama bir yandan da işine daha sıkı sarılmayı öğretir.
Yağmurun ve Rüzgârın Dili
Köylü, yağmurun kokusundan karın ne zaman yağacağını, rüzgârın yönünden soğuğun ne kadar süreceğini anlamayı bilir. Dededen toruna geçen bu tecrübe, meteorolojinin verileriyle yarışacak ölçüde güçlüdür. Aralık aylarının başında esen keskin rüzgârın, yakında gelecek karın habercisi olduğu çok defa görülmüştür.
Kimi yıllar kar erken gelir, kimi yıllar gecikir ama Anadolu insanı bilir ki karın gecikmesi de toprağın suyuna etkidir. Bu yüzden her yağmur duası, aynı zamanda bir bereket duasıdır.
Kış, özellikle koyunculuk ve genel hayvancılık yapanlar için hem yoğun hem dikkat gerektiren bir dönemdir. Yem stoğu, saman fiyatları, hayvanların kondisyonu… Hepsi kışın yükünü belirler.
Gece ayazında hayvanların üzerini kontrol eden üretici, aslında sadece sürüsünü değil, kendi geleceğini de korur. Çünkü hayvancılıkta kış ayları, yazın elde edilecek verimin temelini oluşturur.
Karya koyunundan Akkaraman'a, Merinos'tan yerli ırklara kadar her hayvan kış bakımına farklı tepki verir. İşte o yüzden Anadolu’da kış, ustalığın sınandığı bir dönemdir.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Özay ALABAŞ
Anadoluda Hayat
Aralık ayının ağır ağır kapıya dayanmasıyla birlikte Anadolu’nun kadim ritmi yeniden işlemeye başlar. Dışarıdan bakanlara göre kış, doğanın uykuya daldığı bir mevsimdir. Oysa bu toprakları bilenler için kış; toprağın nefes aldığı, insanın sabrı sınadığı, umudun ise yeniden filizlendiği bir dönemdir. Her yıl olduğu gibi bu yıl da Anadolu, karakışa hazırlanırken içinde hem bir telaş hem de bir huzur taşır.
Toprak Uyumaz, Sadece Dinlenir
Kasım yağmurlarının ardından toprağa serpilen bereket, aralık ayının serinliğiyle birlikte kendini gösterir. Çiftçiler ekinlerini toprağa çoktan emanet etmiştir; buğday, arpa ve yulaf tarlaları ince bir yeşillikle baş göstermeye başlar. Toprağa düşen her yağmur damlası, çiftçinin gözünde geleceğin ekmeğidir. Kış yağmurlarının düzenli sürmesi, yazın tarlaya biçilecek ekinin kalitesini belirler. O yüzden Anadolu insanı kışa sadece montunu giyerek değil, umudunu da kuşanarak girer.
Köylerde Kış Hazırlığı Bitmeyen Bir Şarkıdır
Köy meydanlarında artık traktör sesleri azalmış, yerini odun kırma, saman taşıma ve hayvan bakımı gibi günlük ama hayati hazırlıklara bırakmıştır. Sobalar kurulur, odunluklar dolmaya başlar. Çobanlar sürülerini daha korunaklı alanlara çeker, dere yataklarındaki geçişler dikkatle gözden geçirilir. Çünkü kışın bir günü bile ihmal edilirse, hem hayvan hem insan zor durumda kalır.
Her evde telaş aynıdır:
“Suyun donmaması için ne yapacağız?
Yarın sabah erkenden yem atımı var mı?
Samanlık yeter mi? Tavukların yemi tamam mı?”
Bu sorular Anadolu’da her kışın değişmez gündemidir. Kış, insanı sınar ama bir yandan da işine daha sıkı sarılmayı öğretir.
Yağmurun ve Rüzgârın Dili
Köylü, yağmurun kokusundan karın ne zaman yağacağını, rüzgârın yönünden soğuğun ne kadar süreceğini anlamayı bilir. Dededen toruna geçen bu tecrübe, meteorolojinin verileriyle yarışacak ölçüde güçlüdür. Aralık aylarının başında esen keskin rüzgârın, yakında gelecek karın habercisi olduğu çok defa görülmüştür.
Kimi yıllar kar erken gelir, kimi yıllar gecikir ama Anadolu insanı bilir ki karın gecikmesi de toprağın suyuna etkidir. Bu yüzden her yağmur duası, aynı zamanda bir bereket duasıdır.
Hayvancılar İçin Kış, Emek Defterinin Açıldığı Zamandır
Kış, özellikle koyunculuk ve genel hayvancılık yapanlar için hem yoğun hem dikkat gerektiren bir dönemdir. Yem stoğu, saman fiyatları, hayvanların kondisyonu… Hepsi kışın yükünü belirler.
Gece ayazında hayvanların üzerini kontrol eden üretici, aslında sadece sürüsünü değil, kendi geleceğini de korur. Çünkü hayvancılıkta kış ayları, yazın elde edilecek verimin temelini oluşturur.
Karya koyunundan Akkaraman'a, Merinos'tan yerli ırklara kadar her hayvan kış bakımına farklı tepki verir. İşte o yüzden Anadolu’da kış, ustalığın sınandığı bir dönemdir.